İki Şehrin Hikayesi – Dünya’nın En Çok Satan Kitabı
Yazar: Charles Dickens
Yayım Yılı: 1859
Dünya klasiklerinin en önemlilerinden biri olan Charles Dickens‘ın “İki Şehrin Hikayesi” (A Tale of Two Cities) adlı romanı, 1859 yılında gazetelerde bölüm bölüm yayımlanmak üzere yazılan ve Fransız Devrimi dönemi ve öncesinde geçen tarihi bir romandır.
Dini olmayan metinler kategorisinde 200 milyondan fazla satış yaparak Dünya çapında en çok satılan kitap unvanına sahiptir. Kaynağa ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Edebiyat dünyasının “Dickens’ın en büyük tarihi romanı” ve yazarın kendisinin ise “yazdığım en iyi hikaye” olarak tanımladığı İki Şehrin Hikayesi kitabı; Paris ve Londra şehirlerini merkez alarak, Fransız Devrimi’nin toplum üzerindeki etkilerini ve bireylerin hayatlarındaki değişimleri anlatıyor.
İçerik
İki Şehrin Hikayesi Konusu
İki Şehrin Hikayesi, Dr. Alexandre Manette‘nin Paris’teki Bastille hapishanesinden kurtarılmasıyla başlıyor. Yazar bu kurtuluştan “18 yıldır gömülü olan hayaleti yeniden diriltmek” olarak bahsediyor ve bu dirilişi öyle bir betimliyor ki gerçekten mezarlıktan birinin çıkarılıp diriltileceğini zannediyorsunuz.
Dr. Manette, uzun yıllar haksız yere hapsedilmiş ve sonunda sarışın, güzeller güzeli biricik kızı Lucie ve eski bir aile dostu olan banka çalışanı Mr. Lorry tarafından kurtarılıp Londra’ya getirilmiştir. Ancak doktor, zorlu hapishane yıllarından sonra ağır bir psikolojik yıkıma uğramıştır.
Lucie, babasının bakımını üstlenirken, genç avukat Charles Darnay ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Fakat Darnay’in karanlık bir sırrı vardır: aslında Fransız aristokrasisine mensup kimliğini gizleyerek yaşayan biridir ve devrimciler tarafından hedef alınmaktadır.
Devrimin patlak vermesiyle birlikte de herkesin hayatı tamamıyla değişecektir.
İki Şehrin Hikayesi Karakterleri
Dr. Alexander Manette
Hikayemizin baş karakterlerinden Beauvais’li Doktor Manette, uzun yıllar haksız yere hapishanede yattıktan sonra Londra’ya dönmüştür ancak hapishane yılları yakasını bırakmamış ve aklında ve ruhunda derin yaralar açmıştır.
İyi kalpli, iyi eğitimli ve yardımsever bir karakterdir. Onu hayata döndüren şey kızı Lucie olmuştur.
Lucie Manette
Dr. Manette’in biricik, masum ve yufka yürekli kızı Lucie Manette. Ailesine ve babasına çok önem veren, hep onların iyiliğini isteyen bir karakterdir. Güzelliği ve nazikliği ile birçok erkeği kendisine hayran bırakmaktadır.
Charles Darney
Marki unvanına sahip ancak kimliğini reddederek ve gizleyerek kendine İngiltere’de yeni bir hayat kuran ve burada Fransız dili ve edebiyatı dersleri veren kibar bir karakterdir. Dr. Manette’in kızı Lucie’ye aşıktır.
Jarvis Lorry
Tellson Bankası’nda çalışan ve Manette ailesinin dostu olan Jarvis Lorry sadık ve yardımsever bir adamdır. Dr. Manette’i Paris’ten Londra’ya o getirmiş ve Lucie’yi de kendi kızı gibi sevmiştir.
Madame ve Mösyö Defarge
Paris’te bir şarap dükkanı işleten Ernest ve Madame Defarge, Fransız Devrimi’nin savunucu ve öncülerindendir. Çift aristokratlara karşı büyük bir nefret beslemektedir ve onlardan intikam almak en büyük arzuları olmuştur.
Sydney Carton
Son derece zeki ve yetenekli ancak sürekli depresyonda olan ve sürekli alkol alan Londralı Avukat. Lucie’ye beslediği aşk maalesef onun sonunu getirecektir.
İki Şehrin Hikayesi Kitap Alıntıları
Kitaptan beğendiğim, bana anlamlı gelen birkaç cümlenin alıntısını yapmak istiyorum.
Charles Dickens Hayatı
Kitaptan bahsetmişken yazarından bahsetmeden geçmek istemedim.
Charles Dickens 1812 yılında İngiltere’de dünyaya gelmiş ve Oliver Twist, David Copperfield, a Christmas Carol gibi eserleri edebiyat dünyasına kazandırmış ve kendi çağının da en önemli edebiyatçılarından biri olmuştur.
Babasının hapse girmesinden dolayı küçük yaşta çalışmak zorunda kalmış ve işçi sınıfının yaşadığı zorluklara tanıklık etmiştir.
Gerçekçiliği, yazım tarzı, eşsiz karakterleri ve yapmış olduğu toplum eleştirileri onu diğer yazarlardan ayrı kılmıştır. Romanları ve diğer yazıları halen dünya çapında okunmaya devam etmektedir.
Charles Dickens’ın önemli romanların yazarı olmasına ek olarak tiyatroya da ilgisi vardı. Tiyatro alanında da oyunlar yazdı ve kendi de oyunlarında sahne aldı.
İki Şehrin Hikayesi Kaç Sayfa?
Kitap 3 bölümden ve toplamda 462 sayfadan oluşuyor.
İki Şehrin Hikayesi Giriş Paragrafı
Sözlerimi kitabın başlangıç paragrafı ile bitirmek istiyorum. Ben girişi çok beğenmiştim, sizlerin de ilgisini çeker diye ümit ediyorum. Dickens kitap boyunca bahsedeceği zıtlıkların ipucunu vermiş ilk sayfadan.
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana.
Her iki ülkede de halkın açlığı pahasına karnı doyan soyluların her şeyin ilelebet böyle güllük gülistanlık devam edeceğine dair bir inancı vardı.
Ayrıca aşağıdaki alıntı da çok hoşuma gitti onu da paylaşmadan geçmek istemiyorum.
Askeri bilgiden yoksun subaylar; geminin ne olduğunu bile bilmeyen denizciler; devletin gidişatından bihaber devlet memurları; şehvetli bakışları, gevşek dilleri ve gayriahlaki yaşamlarıyla, olabilecek en dünyevi din adamları oradaydı; hiçbiri liyakat sahibi değildi fakat hepsi rezilce öyleymiş taklidi yapıyordu; hepsi bir şekilde Monsenyör’ün tarikatının bir parçasıydı, bu yüzden de herhangi bir maddi getirisi olan tüm devlet pozisyonlarında bunlar görev alıyor, paraya para demiyorlardı.
İki Şehrin Hikayesi Kitabı Yorum
Son olarak kitap hakkındaki yorumuma gelecek olursak, öncelikle usta yazar Dickens’ın anlatımını çok beğendim. Okumaya başladığınızda özellikle ilk bölümlerde acaba bu hikaye ile diğerinin alakası ne diye düşünüyorsunuz ancak Dickens olayları birbirine o kadar güzel bağlıyor ki kitabın sonunda kurgusuna hayran kalıyorsunuz.
Dickens kitapta sosyal eşitsizlik ve sınıf ayrımını vurucu bir şekilde anlatmış. Fransız Devrimi öncesi, aristokratların adaletsiz ve acımasız yönetiminin halkın yaşamını ne denli zorlaştırdığını çok net gözler önüne sermiş.
Bunun yanı sıra devrim her ne kadar halkın kurtuluşu olarak gözükse de umutlarla birlikte yeni adaletsizlikler, kaos ve şiddeti de beraberinde getirmiştir.
Dikkat ! Spoiler !
Kitabın sonunda dış görünüşü ile Charles Darnay’e benzer olan Sidney Carton’ın hayatını Lucie için feda etmesi ve Charles yerine giyotine gitmesi romanın en çarpıcı ve duygusal anlarındandı diyebilirim. Carton’ın bir fedakarlık yapacağını zaten anlamıştık ancak bu kadarını da beklemiyordum.
Sonuç olarak kitabı gayet beğendim. Dünya Klasiklerinden okunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum ve sizlere de okumanızı tavsiye ediyorum.
Bu kitap 👇 da ilginizi çekebilir.
Peki siz bu kitabı okudunuz mu? Sizce dünyanın en çok satan kitabı olmayı hak ediyor mu? Görüşleriniz neler? Yorumlara beklerim.
0 Yorum